Müminler kalpleri Allah aşkıyla dolu, sabır ve tevekkül sahibidirler. Onlar öyle kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir. O'nun ayetleri okunduğunda imanlarını artırır ve yalnızca Rablerine tevekkül ederler.
 
Ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. "Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek Yücesin, bizi ateşin azabından koru" derler.
 
Allah'ın göklerde, yerde ve bedenimiz dahil tüm canlılardaki mucize delillerini göremeyenler, "Rabbinden üzerine bir ayet mucize indirilse ya!" derler. Oysa gözle görülen ve görülmeyen her yer Allah'ın ayeti/mucizesi ile çevrilidir. Örneğin kar taneleri… Bir metre küp karda 350 milyon kar taneciği bulunduğu tahmin ediliyor. Bunların hepsi altıgen, kristalimsi bir yapıda ve her biri farklı şekillere sahip. Kar tanelerinin nasıl olup da her birinin farklı şekillerinin olduğu, simetrinin nasıl sağlandığı gibi sorular ise hala cevapsız.  Bu altıgen yapılardaki çeşitlilik ve kusursuzluk Allah'ın Bedi (örneksiz yaratan) sıfatının bir tecellisi.
 
Dans eder gibi yağan kar tanelerindeki o nefes kesen görüntüyü çıplak gözle göremeyiz. Allah, detaydaki sanatını gizler, kar tanelerini sebep kılıp, bakanlarla görebilenler arasındaki ayrımı vurgular.
 
Allah, bir sivrisineği de, ondan üstün olanı da örnek vermekten çekinmez. İman edenler, sivrisineğin, üzerine ciltlerle kitap yazılabilen mucizevi özelliklere sahip bir canlı olduğunun bilincindedirler.
 
Örneğin sivrisinek kan emmeye başlamadan önce, vücudunda salgıladığı özel bir sıvıyı, soktuğu canlının damarında açtığı deliğin içine bırakır. Bu sıvı, kandaki pıhtılaşmayı sağlayan enzimi etkisiz hale getirir. Böylece, pıhtılaşma sorunu olmadan, sivrisinek besinine ulaşabilir. Bu, sivrisineğin olağanüstü hayatından yalnızca tek bir ayrıntı.
 
Kimileri ise, "Allah, bu örnekle neyi amaçlamış?" derler. Oysa Allah, bununla birçoğunu saptırır, birçoğunu da hidayete erdirir. Ancak O, fasıklardan başkasını saptırmaz.
 
Allah, yalnızca evrende ve diğer canlılarda değil bedenimizde de kusursuz sanatının örneklerini cömertçe sergiler. Örneğin vücudumuzda her saniye 20 trilyar (20.000.000.000.000.000.000.000) metabolik reaksiyon gerçekleşir. Kalbimiz günde 15 bin litre kanı vücudumuza pompalar. Dahası birkaç örneğini verdiğim bu mucizeler etrafınızdaki insanlar, anneniz babanız, kardeşleriniz, dostlarınız, iş arkadaşlarınız, televizyon ve gazetelerde gördüğünüz kişiler, şu an yaşayan milyarlarca insan ve ilk insan var olduğundan beri yaşamış olan tüm insanlarda vardır.
 
Ancak kimileri, göklerdeki, yerdeki ve bedenlerindeki nice ayeti göremez, "üzerinden geçerler de, ona sırtlarını dönüp giderler."
 
Kimilerine, "Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri evirip-çeviren kimdir? diye sorsanız. Onlar: "Allah" diyeceklerdir. Bu kişiler "Allah" cevabını verseler de O'nu gereğince tanımaz, gücünü takdir edemezler. Kur'an onlara şöyle seslenir:
 
"Peki siz yine de korkup-sakınmayacak mısınız? İşte bu, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah'tır. Öyleyse haktan sonra sapıklıktan başka ne var? Peki, nasıl hala çevriliyorsunuz?"
 
Allah Kur'an'da, her şeyin mülk ve yönetimin kimin elinde olduğu sorusuna "Allah" cevabını veren kişilere de, "öyleyse nasıl oluyor da böyle büyüleniyorsunuz?" diye sorar. Ayette geçen büyü kelimesi, insanları etkileyen zihinsel bir uyuşukluk gibidir. Düşünmeyen insanın aklı uyuşmuştur, görüşü fludur, gözünün önündeki gerçekleri göremez, muhakemesi zayıftır. Çevresindeki olağanüstü olayların bilincine varamaz.
 
Bu kişilere, "İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin" denildiğinde: "Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?" derler. Oysa gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir; ama bilmezler.
 
Kimileri de, iman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise, derler ki: 'Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz onlarla yalnızca alay ediyoruz."
 
Kimi ileri gelen inkarcılar, inananları sığ görüşlü olarak görür, resule şöyle derler; "... sana, sığ görüşlü olan en aşağılıklarımızdan başkasının uyduğunu görmüyoruz ve sizin bize bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Aksine, biz sizi yalancılar sanıyoruz."
Dünya hayatının çekiciliğine kanan kimi insanlar alay da etseler, yalancılık ve büyücülükle de suçlasalar, Allah'tan korkup sakınan müminler kıyamet günü onların üstündedir.
 
Onlar nefislerinin bencil tutkularına uymuş olan, Allah'ın, kalplerini mühürlediği kişilerdir. Kimileri de bir ilim olmaksızın kendi istek ve tutkularıyla kimilerini saptırırlar.
 
Kimileri dünya hayatında çocuklar gibi oynayıp oyalanırlar. Çocuklar için oyun çok ciddi bir iştir. Ve kimi zaman büyüklerle oyun oynamak isterler. Ancak büyükler bir süre oynadıktan sonra sıkılırlar. Çocuklar ise aynı hatta daha da artan bir hevesle ve ısrarla oyunu sürdürmek isterler. "Bu kadarı yeter deseniz" de bırakmazlar. İşte aklı baliğ olmamış çocuklar gibi dünyevi süslerle oyalananlarla birlikte olmak da mümini sıkar. Onların zevk aldığı-ya da aldığını zannettiği- şeylerden mümin sıkılır. Gerçeğe davet etse de onlar çocuk gibi oyalanmayı sürdürürler.
 
Allah, insanların neler söylediklerini daha iyi bildiğini haber verir. “Onları yeryüzünde ayrı ayrı topluluklar olarak paramparça dağıttık. kimileri salih (davranışlarda) bulunuyor, kimileri de bunların dışında olan aşağılıklardır. Onları iyiliklerle ve kötülüklerle imtihan ettik, ki dönsünler.” buyurur.
 
İnsanların kimi dünyayı, kimi ahireti ister. Kimine Allah hidayet verir, kiminin üzerine sapıklık hak olur. Kimi, Allah hakkında bilgisi olmaksızın tartışır durur ve her azgın-kaypak şeytanın peşine düşer. Kimi, Allah'a bir ucundan ibadet eder, eğer kendisine bir hayır dokunursa, bununla tatmin bulur ve eğer kendisine bir fitne isabet edecek olursa yüzü üstü dönüverir; dünyayı da ahireti de kaybeder. Kimileri iman, kimileri inkar eder. İman edene düşen; Allah’ın kesin tehdidinden korkan kimilerine Kur'an ile öğüt vermektir.
 
Dipnot: Yazıda alıntılar yaptığım sureler: Enfal, Al-i İmran, Bakara, Yusuf, Hud, En’am, Yunus, Muhammed, Hac, Kaf ve A’raf Sureleridir.
 
 
Fuat Türker