Türkiye’deki egemen sınıfsallık anlayışın yani teamüllerin hâkim olduğu döneme alışık iç ve dış aktörlerin en çok rahatsızlık duydukları isim Hakan Fidan!
“ Adaletsizliğin ve ayrımcılığın” yoğun bir şekilde yaşandığı bir sistemin içerisinde görev yapmış her şeye rağmen kendisini yetiştirmiş donanımlı ve başarılı bir bürokrat, Hakan Fidan Milli İstihbaratın başına müsteşar olarak atanması ile içte ve dışta derin güçler tarafından dün olduğu gibi bugün de sindirilememiş hatta kabızlık yaratmıştır.

Göreve gelmesiyle, Oslo süreci, yaşanan KCK olayları ile ilişkilendirme, yargılanma, Suriye sınırında düşürülen uçak krizi ve Uludere gibi konularla karalama kampanyası oluşturularak iktidar üzerinden MİT Müsteşarı Hakan Fidan hedef tahtasına konuldu. Özellikle böcek tartışmasıyla Başbakan’a karşı güvenlik zafiyeti algısı vurgulanmak istendi.

Son birkaç gün içinde Yahudi lobisi yabancı yayın organlarından The Washington Post'ta David Ingatius imzasıyla yayınlanan ve Türkiye'nin, Mossad ile görüşen on İranlı’nın kimliklerini Tahran istihbaratına verdiği iddiaları yer aldı.

Sonrasında İsrailli Jewish Press’in açıktan açığa tehdit kokan, yazmaya dahi tenezzül etmediğim mesnetsiz, alçakça ve de küstahça sarf edilen o ifadeler servis edildi.

Türk Milli İstihbaratı’nın Hakan Fidan yönetiminde köklü bir değişim geçirdiği bilinmektedir. Özellikle dış politika ağırlıklı analizleri yapan ve ülkenin stratejik hedeflerini gözeten gerçek bir devlet aklı olarak çalışmaya odaklanmış. MİT'e ve Hakan Fidan'ın şahsına yapılan saldırıların türüne bakıldığında bu gerçek tüm çıplaklığı ile ortaya çıkıyor.

Peki, ne oldu da yıllardır varlığını sürdüren Türk Milli İstihbaratı ulusal ve uluslararası zeminde bu kadar eleştiri aldı karalama kampanyaları ile hedef tahtasına konuldu?

Türkiye de asker, emniyet, Mit üçgeninde yürütülen “ teyide muhtaç bayat”, seninki benimki istihbarat kargaşalığı sonlandırılmış tek merkezli hale getirilmişti.

Dinleme ve istihbarat denilince ilk akla gelen kurum kısa adı GES olan Genelkurmay Elektronik Sistemleri, Milli İstihbarat Teşkilatı'na devredilmişti.

Türkiye düne kadar NATO ve müttefiklerinin verdiği dış istihbaratlarla yetiniyordu.

Eskisi gibi cömert istihbarat paylaşımı, özellikle MOOSAD ve CIA atını oynatamıyor, artık Türkiye hakkında istedikleri bilgiyi elde edemiyorlardı.

İran'la ilişkiler, Suriyeli muhaliflere verilen destek, NATO’nun devre dışı bırakılarak Çin’den alınması planlanan hava savunma füze sistemleri idi.

İsrail’in Yahudi lobisi ABD kaynaklı yayın organlarının servis ettiği karalamaların amacı küreselleşen yeni Türkiye’nin Ortadoğu ve etkin kullanılan dış politikasında geri adım attırmaktı.

Kandil’in son günlerde pervasız ve tehditkâr açıklamaları tesadüf olmayıp yaklaşan seçimle devam eden çözüm süreci üzerinden özellikle bölgede iktidarı zayıflatmaktı.

Yine son günlerde ülkemizde bazı yazarların köşelerinde Hakan Fidan’ın başta Suriye ve İran olmak üzere yürüttüğü iç ve dış politikalarının eleştirilip sorgulanması da ayrıca düşündürücüdür.

Oysa tüm bu yaşananlarla birlikte MİT tarihinin en şeffaf dönemini yaşamaktadır.

Daha düne kadar bırakın eleştirmeyi MİT’in “M” harfi telaffuz edilmezken bugün demokratik bir yapılanma anlayışı ile kapılarını basına açmış, bilinmesi gereken prensibinden hareketle işlevleri konusunda bilgilendirilmiştir.

Sonuçta sizler için bu gerçekler acıda olsa, kabullenmek zorunda olduğunuz bir şey var ki o da Türkiye artık eski Türkiye değil.