Bir ülkenin dünya kamuoyu neznindeki olumlu imajı, o ülkeye uzun vadede ekonomik değer ve siyasi güç kazandırır. Ülkelerin olumsuzdan olumluya imaj değiştirmesi onlarca yıl sürebilir. Ancak eşyanın tabiatı gereği tersi yani olumludan olumsuza çok daha hızlı gerçekleşir. Türkiye müsbet anlamda imaj değişikliğini on yıldan az bir sürede gerçekleştirmiş ender ülkelerden biridir. Bu gerçeği insaflı ve objektif herkes görüyor. Görmezlikten gelen ya da göremeyenler ya dünyada ve ülkemizde son on yılda olup biteni anlama kabiliyetinden mahrumlar ya da siyasi, ideolojik ve şahsi menfaatleri ve çıkarları uğruna, gerçeği kabul etme yerine, deve kuşu misali kolayı tercih edip ülkemizdeki olağanüstü gelişmeyi reddediyorlar.

10 YIL ÖNCE TÜRKİYE

Çok değil, on yıl öncesine gidelim. Ekonomimiz bir 'ümitsiz vak'a' idi. Dokusu bozulmuş, yarını belli olmayan, bankacılık sistemi hortumlarının nereye aktığı belirsiz şehir şebekesine döndüğü, enflasyon ve faiz oranlarının çok yüksek olduğu, IMF'ye göbekten bağlanmış ve iflas etmek üzere olan bir iktisadi sistemden bahsediyoruz. Üzerinde sıfırlar için yer kalmayan dünyanın en değersiz parasına sahipti bu ülke 2002'de.

Sözümona demokrasi ile yönetilen bu ülkede, askeri ve sivil bürokrasinin vesayeti altında kurulan zayıf ve kısa süreli koalisyonlar ülkeyi idare etmekten aciz günü kurtarma peşindeydiler. Her an darbe tehdidi altında, politik ikballerini düşünen siyasilerin ne sürdürülebilir bir ekonomik yapıyı ne de siyasi istikrarı sağlamaları mümkündü.

Soğuk savaş döneminde NATO üyesi olarak uzun yıllar ön safta duran, Batı'nın güvenilir stratejik ortağı Türkiye'nin 2002'de bölge ve dünya ölçeğindeki değeri de ekonomisi gibi dibe vurmuştu. Hem Batı'da hem de Doğu'da kale alınmayan, global dengelerde ağırlığı söz konusu olmayan bir ülke durumundaydı. Onlarca yıldır kapısında beklediği Avrupa Birliği (AB) ile müzakerelere bile bir türlü başlayamamıştı. AB müzakere sürecini gündeme bile getirmezken, Türkiye'de böyle bir arzuya sahip değildi, buna hazır da değildi.

BÜGÜNKÜ TÜRKİYE

On yıldan az bir sürede siyasi ve ekonomik istikrarı yakalayıp dünyanın ikinci en çok büyüyen ekonomisine sahip duruma gelmek, enflasyon ve faiz oranlarını tek haneli rakamlara indirmek, bölgede ve dünyada hatırı sayılır, sözü dinlenir bir ülke haline gelmek takdire şayan büyük bir başarıdır. 2008'in ikinci yarışında ABD'de başlayıp tüm dünyaya yayılan finansal krizi de hesaba katarsak Türkiye'nin başarısını daha net görebiliriz. ABD ve AB ülkeleri ekonomik olarak küçülürken Türkiye istikrarlı olarak büyümeye devam etmiştir. Türkiye'nin 2012 ihracatı yüzde 12,6 artırarak 152 milyar dolara yükseldi.

İhracattaki bu büyüme oranı devam ederse ülke ihracatı Cumhuriyetin yüzüncü yılı olan 2023'te 500 milyar doları fazlasıyla asacak görünüyor. İstihdam ve terör sorununu halleden bir Türkiye daha fazlasını üretip ihraç edebilecektir.

Bu büyük değişim ve dönüşümü ülke içindeki muhalefet ve bazı kesimler görmezden gelse bile dünya görüyor ve imrenerek izliyor. Türkiye, önemli bir iktisadi kulüp olan G20'nin söz sahibi önemli bir üyesidir. 2050'de nüfusu 100 milyon olması beklenen Türkiye'nin şu anki yaş ortalaması (30), AB ülkeleri ortalamasından (40) 10 yaş gençtir. Türkiye, AB'ye üyeliği gerçekleşirse, birliğin en çok ve en genç nüfuslu ülkesi olacaktır. Bu da yaşlanan AB için bir avantajdır.

İSTİKRARIN DEVAMI İÇİN

Türkiye'nin on yıldan daha az bir sürede, uluslararası zeminde olumlu anlamda imaj değiştirmesi konjonktüre bağlı olarak ya da tesadüfen olan bir durum değildir. Bu müsbet değişim sabırlı ve dürüst, aynı zamanda planlı bir çabanın neticesidir. Bu başarı, halkın içinden gelen, halkın değerleri ile barışık ve hatta onları benimseyen, modern dünyayı tanıyan ve anlayan ve bu yüzden halkının yarısından fazlasının desteğini alan bir iktidarın varlığı ve samimi gayretleri sonucu sağlanmıştır. Gerçek anlamda halkı temsil eden, tek başına iktidar olmuş bir parti ve o patının karizmatik, çalışkan başkanı liderliğindeki bir hükümetin siyasi ve ekonomik istikrarın, kalkınmanın ve ulusal başarının kaynağı olduğu apaçık ortadadır.

Yazının Tamamını okumak için LİNKE TIKLAYINIZ