GÜVENİLİR OLMAK…

Abone Ol
Gerçeği sürekli ters yüz eden, günaha düşkün olan herkesin vay haline. (Casiye Suresi / 7)

Yalanı, ancak Allah'ın âyetlerine inanmayanlar uydurur. İşte onlar, yalancıların ta kendileridir. (Nahl Suresi, 105. Ayet)
 
Geçenlerde bir pastaneye gittim. Pastanenin içinde üretim yapılan yeri işaret eden bir tabela vardı. O tabelanın asılı olduğu köşenin yanındaki kapı ardına kadar açıktı. Pastanenin sahibi aldığım poğaçaları paketlerken, taktığı eldivenden tutun da pastanenin temiz ve düzenli görünümü dikkatimi çekti. “Üretim” yazan tabelayı sorduğumda verdiği yanıt, ne kadar güvenilir bir esnaf olduklarını da kanıtlar nitelikteydi;  
-“ Orası pastaların yapıldığı bölüm. Gezebilirsiniz isterseniz.” 
Bu cevap karşısında o kadar mutlu oldum ki, son yıllarda kaybedilen  ‘güvenilirlik’ sıfatını taşıyan insanların hala olduğuna şahit olmak bana huzur verdi. Broşürlerinden aldım ve iş arkadaşlarım başta olmak üzere o çevrede tanıdığım herkese dağıttım. Bu arada bir arkadaşım da eşinin lokantasının olduğunu ve onların da aynı sistemle çalıştıkları için lokantanın müşterilerle dolup taştığını anlattı. “Müşterilere mutfağı gezdiriyoruz ve o bize güvendikleri için sürekli geliyorlar”, dedi. İş ahlakının olduğu yerde reklama gerek kalmıyor çünkü güvenilir esnaf her yerde güvenilirliğiyle adını duyurmayı başarıyor. 
Güvenilir olmak, her yerde ve her zaman kazandıran bir özelliktir aslında. Kul hakkını önemsemeyen insanların düşüşü çok sert olur genellikle. Başkasının üzerine basarak yükselenlerin acı sonla biten hayat hikayelerine şahit oldukça dürüstlüğün önemini anlayabiliyor insan. 
Üniversiteye hazırlandığım dönemde tavuk dönerden tiksinmeme sebep olan bir olay yaşamıştım. Sadece bir lokma yemiştim ki midem ağzıma geldi. Tadı tavuğa hiç benzemeyen, çiğ mi pişmiş mi belli olmayan tavuk döner yeme hikayem akşam mide ağrısı ve tahmin ettiğiniz sonla bitince, hala hayatta olduğuma şükrederek tavuk dönerle yollarımı ayırmaya karar verdim. Suç tavuk dönerde değildi elbette, tavuk döner adı altında satılan ve hala ne olduğunu bilmediğim yiyeceği bana satan kişiydi bu durumun faili. Be adam! ya ölseydim, benden aldığın üç kuruşa değecek miydi bu yaptığın? Şükürler olsun hala yaşıyorum ama o gece sabaha dek yaşadığım mide ağrısının hesabını ahirette nasıl vereceğini hiç düşünmedin mi?
İşadamını Hızır Aleyhisselam olduğunu söyleyerek dolandıran hırsız haberini izleyince saf veya aşırı iyi niyetli olmanın yaşla ya da konumla alakası olmadığını bir kez daha anladım. Sadece nüfus cüzdanımızda İslam yazmasın, CAHİL MÜSLÜMANLAR OLMAYALIM. Memlekette bu kadar riyakar ve sahtekar insan varken, cahil müslümanlar olarak yaşamak daha tehlikeli. Sonra da kaderi suçluyoruz, halbuki cahilliğimizin cezasını çekiyoruz ve meydan kötülere kalıyor. Sahtekarlarla savaşabilmek için bilinçli olmak şart!
Dürüstlüğün öneminden bahsetmişken, son yıllarda popüler olan güvenilmezlik türlerine de değinmek istiyorum müsaadenizle. İnsanların duygularını kullanarak psikolojik yıkımlara sebep olan insanların yaptıkları da bir tür sahtekarlık değil midir? Aşığım, seviyorum naraları atarak masum insanların hayatına girip türlü türlü yalanlar söyleyenler de tavuk dönerciden farksızdır aslında... Biri beden sağlığına zarar veriyor, diğeri hem ruha hem bedene... Psikolojik Danışman olan bir arkadaşım bana şöyle söylemişti "Bir insana bedenen acı çektirmekle ruhen acı çektirmek aslında aynı şeydir, hatta ruhsal sıkıntı vermek zaten bedensel sıkıntılara da yol açar. "
Güvenilir insanın yardımcısı Allah' tır. Bırakın sahtekarlar sahte dünyalarında cirit atsınlar, ne de olsa zamanı gelince kaderin tokatını yiyeceklerdir. Güvenin olmadığı yerde huzur yoktur. 
Haksızlık önünde eğilmeyiniz. Çünkü haksızlıkla beraber şerefinizi de kaybedersiniz. (Hz. Ali)
Mutlu yarınlara, güvenle ve huzurla...
Mehtap Özay
puslukalem.com