Din Düşünmektir!

Abone Ol
“Din, düşünmekten kaçınmanın kolay yoludur” demiş Peter Ustinov. Ne kadar da cehalet kokan bir söz söylemiş.Çünkü inkârın asıl sebebi düşünmemek ve dolayısıyla akledememektir.
Yüce Allah birçok Kur’an ayetinde insanlara düşünmeleri için çağrıda bulunur. Özellikle derin düşünmek, yani tefekkür etmek Allah korkusunu ve O’na yakınlığı artıran önemli bir sebeptir.
 
Allah Kur’an'da "...düşünmez misiniz?" (Nahl Suresi, 17), "...düşünen bir topluluk için deliller vardır" (Bakara Suresi, 164), “…
umulur ki düşünürsünüz” (Bakara Suresi, 219), “Yine de düşünmeyecek misiniz?" (En'am Suresi,  50) gibi ifadelerle düşünmenin önemini bildirir ve üzerinde düşünülmesi için de sayılamayacak kadar çok delil yaratır. Etrafımızda gördüğümüz her şey Rabbimizin bir varlık delili ve tecellisidir. Örnek edinmeksizin yaratan Allah göklerde, yerde ve bunların arasında bulunan her şeyi insanın düşünmesi için yaratmıştır:

Dünya hayatının örneği, ancak gökten indirdiğimiz, onunla insanların ve hayvanların yediği yeryüzünün bitkisi karışmış olan bir su gibidir. Öyle ki yer, güzelliğini takınıp süslendiği ve ahalisi gerçekten ona güç yetirdiklerini sanmışlarken (işte tam bu sırada) gece veya gündüz ona emrimiz gelmiştir de, dün sanki hiç bir zenginliği yokmuş gibi, onu kökünden biçilip atılmış bir durumda kılmışız. Düşünen bir topluluk için biz ayetleri böyle birer birer açıklarız. (Yunus Suresi, 24)

Derin düşünmek ya da tefekkür, kâinattaki her şeye Allah’ın varlığının üstün birer delili olarak bakmaktır. Ve etrafımızdaki muhteşem güzellikleri görebilmemize yarayan bir nimettir. Tefekkür ederken izlediğimiz her görüntü, Allah sevgimizi ve korkumuzu artırır, O’nun sonsuz gücünü gereği gibi kavramamıza sebep olur. Rabbimiz, insanı yaratırken çok büyük bir lütuf olarak düşünme yeteneği vermiştir. Her insan bu yeteneği kullanabilecek durumdadır. Ancak çoğu insan bunu önemsemez, gerekli olmadığını düşünür ve kullanmaz. Hatta yaşadığımız toplumda, insanlar öylesine düşünmezler ki, biraz düşünen insana ‘düşünür’ sıfatı yakıştırılır. Oysa herkes, Allah’ın dilemesiyle bu yeteneği geliştirerek derin düşünen bir insan haline gelebilir.
 
Derin düşünmek müminlerin en önemli özelliklerinden biridir. Bir Kur’an ayetinde Rabbimiz şöyle buyurur:
 
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek Yücesin, bizi ateşin azabından koru." (Al-i İmran Suresi, 191)
 
Ayetteki ifadeden insanın derin düşündükten sonra, korkusunun arttığını anlıyoruz. Gerçek anlamda düşünen insan, Allah’ın yüceliğini, büyüklüğünü kavrar, saygısı artar ve içi titreyerek korku duyar.
 
Derin düşünmek, kendini insanlardan, sesten soyutlayıp yalnız kalarak uzun uzun düşünmek anlamına gelmez. Derin düşünmek, olayları zahiri yani görünen yönüyle değil, batıni ve gerçek yönüyle değerlendirmektir. Rabbini tanıyan, O’nu gönülden seven ve Yaratılışın sayısız delilini görebilen insan, doğal olarak bu deliller üzerinde düşünecek ve gaflet perdesinin kalkmasıyla daha önce fark etmediği gerçekleri de görebilecektir.
 
Derin düşünmemek, inkâr edenlere has bir özelliktir. Bu insanlar gün içinde ahiretlerine hiçbir yarar sağlamayacak ‘boş ve gereksiz’, hiçbir sonuca ulaştırmayan yararsız şeyler düşünürler. Derin düşünmeyenler, olayların yalnızca görünen kısmını fark edip, içerdiği derin anlamları kavramayan kimselerdir.
 
 
Bu kişiler çevrelerindeki Yaratılış delilleri üzerinde düşünmezler; çünkü gördükleri mucizevi özellikler içeren tasarımlar onlara çok doğal gelir. Böylece kavrama güçleri iyice zayıflayan bu kimseler, artık apaçık önlerinde duran delilleri de fark edemezler; zeki de olsalar, akledemezlar. 
 
… Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; bundan dolayı akıl erdiremezler. (Bakara Suresi, 171)